İrem GÜNEYBAZ/ANTALYA, (Antalya Olay) – Denizli’de yaşayan Gülsüm (32) ve Ahmet Akıncı (33) çifti, 2,5 yaşındaki oğulları Yiğit’e lösemi tanısı konulmasının ardından hayatlarını değiştirmeye karar verdi. Tedavi süreci için Antalya’ya taşındıklarını ifade eden Gülsüm Akıncı, “Minik Yiğit’in yaşadığı acılar, onun gibi küçük bir çocuk için dayanılmazdı. En büyük hayali ise okula gidip arkadaşlarıyla oyun oynamaktı” dedi.
Denizli’de yaşayan Akıncı çifti, oğulları Yiğit’in halsizlik ve aşırı uyku hali nedeniyle özel bir hastaneye başvurdu. Yapılan tetkiklerin ardından Yiğit’e lösemi tanısı konuldu. Aile, tedavinin daha etkili bir şekilde yürütülebilmesi için Antalya’ya taşınma kararı aldı. Erken tanı sayesinde, Yiğit’in tedavisine hızlı bir şekilde başlandı ve kemoterapi süreci başladı. Yaklaşık 10 aydır tedavi gören küçük Yiğit, yeniden okula dönmeyi ve arkadaşlarıyla oyun oynamayı hayal ediyor.
‘PSİKOLOJİK OLARAK ZORLANIYOR’
Anne Gülsüm Akıncı, erken tanının tedavi sürecine olumlu katkı sağladığını belirtti. “Hastalığın belirtileri ilk ortaya çıktığında kendimizi suçlu hissettik. ‘Biz mi bir şey yaptık?’ diye düşündük. D vitamini eksikliği nedeniyle bu durumun ortaya çıktığını öğrendik. Sürekli halsizlik ve uyku hali yaşadığı için kan tahlili yaptırdık ve hastalık hemen tahlilde belirlendi. Süreç, Yiğit için oldukça zorlu geçti. Hastalanmadan önce kreşe gidiyordu ve bu durumu seviyordu. Ancak hastalık nedeniyle kreş hayatı sona erdi ve bu durum psikolojik olarak onu derinden etkiledi. Küçük yaşında çektiği acılar dayanılmazdı” şeklinde konuştu.
‘AÇ KALMAK ZORUNDA KALIYORDU’
Tedavi sürecinin zorluklarına değinen anne Akıncı, “Başlangıçta sürekli belden tedavi ve kemoterapi uygulanıyordu. Anesteziden önce Yiğit’in 4 saat aç kalması gerekiyordu. Bu süreçte o açken ağlıyordu, biz ise yemek zorundaydık. Gerçekten çok zordu. Bir noktadan sonra kendimizi, ‘Bizden başka bakacak kimse yok, güçlü olmak zorundayız’ diye düşünmeye zorladık. Hastalık 5 yıl tekrarlamazsa iyileşmiş kabul ediliyor ama bunun garantisi yok. Tekrar etme ihtimali yüksek. Özellikle paketli gıdalara dikkat etmemiz gerekiyor. Yiğit bu konuda bize yardımcı oldu; içtiği suyu bile sorguluyor. Damar yolu açılacağı zaman ben ağlarken, ‘Sen ağlama’ diye beni teselli etmeye çalışıyordu” dedi.
MİNİK YİĞİT’İN HAYALİ OKULA GİTMEK
Gülsüm Akıncı, Yiğit’in hayallerini paylaşarak, “En çok onun okula başlamasını istiyorum. Çünkü okula gitmeyi ve arkadaş edinmeyi çok istiyor. Şu an parkta gördüğü çocuklarla bir daha karşılaşamıyoruz. Yakın çevremizde akraba çocukları yok, bu yüzden arkadaşlık ihtiyacı çok fazla. Ben de Yiğit’in hastalık gölgesinden kurtulup, normal bir çocuk gibi hissetmesini istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘ZOR GÜNLER GEÇİRDİK’
Aile olarak zorlu bir süreç yaşadıklarını vurgulayan Akıncı, “Asıl acıyı Yiğit çekti. Kemoterapi süreci oldukça ağır bir deneyim. Damar yolları bulunamadığı için defalarca denemeler yapıldı. Kateter takılmadan önce çok zorlandık. Çocuğun saçları dökülüyor ve vücudunda yaralar çıkıyordu. Biz de onunla birlikte acı çektik. Hastanede vefat eden ve ağır hastalıklarla mücadele eden çocukları gördük. İlk başta ‘Neden biz?’ diye düşünüyorsunuz ama süreç içinde daha zor durumda olan ailelerin olduğunu fark ediyorsunuz. Bu gerçekten yıkıcı bir deneyim” şeklinde konuştu.
‘SAĞLIK HER ŞEYDEN ÖNEMLİ’
Yiğit’in yavaş yavaş toparlandığını belirten baba Ahmet Akıncı, “Şimdi denizi ve oyun oynamayı çok seviyor. Hastalık süresince oyunlardan mahrum kaldı, bu nedenle telafi etmeye çalışıyoruz. LÖSEV bize maddi ve manevi anlamda çok destek oldu. Sağlığın her şeyden önemli olduğunu anladık. Yiğit, karavanla seyahat etmeyi ve mangal yapmayı özledi. Hastalık tamamen geçtikten sonra Yiğit ile birlikte karavan tatillerine çıkmayı ve piknik yapmayı istiyoruz” dedi. (Antalya Olay)
