62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Yarışma filmlerinden “Bağlar, Kökler ve Tutkular” ile “Doğudan Fragmanlar” izleyici ile buluştu. Bu iki film, göçmen kimlikleriyle yaşam mücadelesi veren ve savaş koşullarına karşı hayatta kalmaya çalışan insanların hikâyelerini ele alıyor. Gösterimlerin ardından film ekipleri, izleyicilerin sorularını yanıtladı.
“Bağlar, Kökler ve Tutkular” filmi, 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Aspendos Salonu’nda gösterildi. Gösterim sonrası, yönetmen Sunay Terzioğlu, görüntü yönetmeni Serdar Özdemir, yapımcı Yaşar Harzadın, ortak yapımcı Kemal Genel ile oyuncular Ushan Çakır, Ezgi Yaren Karademir, Barancan Eraslan ve Özgün Çoban, seyircilerin sorularını yanıtladı.
GERÇEK MEKANLARDA ÇEKTİK
Üç mülteci bireyin Türkiye’deki yaşam hikâyelerini konu alan filmin yönetmeni Sunay Terzioğlu, kendi göçmenlik geçmişinden faydalandığını belirtti. Filmde gerçekçiliğe büyük önem verdiklerini ifade eden Terzioğlu, “Gerçek mekanlarda çektik, gerçek kostümler bulmaya çalıştık, hatta bit pazarlarını dolaşarak gerçek aksesuarlar aradık” şeklinde konuştu.
‘HAZAL’ GÜÇLÜ BİR KARAKTER
Oyuncu Ezgi Yaren Karademir, canlandırdığı Hazel karakterini “Hazel çok güçlü bir karakter. Çünkü başka bir seçeneği yok; güçlü durmak zorunda. Ablayken bir anda anne rolü yükleniyor. Kendi özgürlüğünü ararken sürekli engellerle karşılaşıyor. Bu bir son değil, sadece onunla ilgilenmeyi bırakıyoruz ve seyirci, karakterin yolunu biraz kendi kafasında çiziyor” sözleriyle tanımladı.
DOĞUDAN FRAGMANLAR İZLEYİCİYLE BULUŞTU
Günün diğer Ulusal Yarışma filmi “Doğudan Fragmanlar”ın gösterim sonrası söyleşisine yönetmen Kubilay Erkan Yazıcı, görüntü yönetmeni Vedat Oyan, kurgucu Umut Sakallıoğlu, yapımcı Mahpare Tanın ve oyuncular Güldestan Yüce, Turgay Atalay, Elvin Köse katıldı.
Savaştan kaçan bir kadın ile firarî bir Rus generalin kesişen hayatta kalma mücadelelerine odaklanan ‘Doğudan Fragmanlar’ filmi, kendine has üslubuyla dikkat çekti. Yönetmen Yazıcı, filmin sinema anlayışını “Ben sinemadan zaman-mekân birlikteliği dediğimiz şeyi anlıyorum. Zamanı kronolojik bir akış olarak görmüyorum. Zaman, insanı düşünmeye, hayal etmeye ve hakikatle kendisi arasında bir bağ kurmaya iten bir metafizik varlık aslında. Zamanı yakalayabileceğimiz, ona dokunabileceğimiz tek sanat da sinema ve bu filmde esasen bunu yapmaya çalıştım” sözleriyle açıkladı.



